Claude Monet’i çok severim. Sanata bakış açısı, empresyonizme olan katkısı ve bir nevi öncüsü olması, bende yerini çok değerli kılar. Bazen o ve onun gibi sanatçılar günümüzde yaşasaydı, hangi filmleri severdi düşünmeden edemiyorum. Önce kısaca bir Monet’den bahsedeceğim; sonrasında aklımdaki soruyu cevaplamak için Letterboxd usulü 4 film seçip sizler için derledim.
1840 yılında Paris’te doğmuş Fransız bir ressamdır Monet ve az önce de dediğim gibi Empresyonizm akımının öncüsü olarak kabul edilir ve bu akımın ismi, onun ünlü “Impression, Soleil Levant” (İzlenim: Gün Doğumu) adlı tablosundan gelir hatta. Monet, doğadaki ışığın ve atmosferin değişkenliğini resimlerinde yakalamak için aynı sahneyi farklı saatlerde ve hava koşullarında defalarca çalışmıştır. Özellikle Giverny’deki bahçesinde yaptığı Nilüferler (Nymphéas) serisi, sanat tarihinin en etkileyici doğa gözlemlerinden biri olarak kabul ediliyor. 19. yüzyıl sonlarında eleştirilse de, bugün modern resmin temellerini atan sanatçılardan biri olarak görülür.
Yaşamının ilerleyen dönemlerinde ciddi görme problemleri yaşadı. Monet’in resim yapmak için göz tedavisini reddetmiş olması, empresyonizme bu denli yön vermiş bir ressamın sanatını ne kadar derinden ve kişisel bir şekilde yaşadığını gösteriyor. Gözlük takmayı reddetmesi, onun doğrudan ve dürüst bir gözlemle doğayı yansıtma çabasını da simgeliyor. Bu tutumu, empresyonizmin temel ilkelerinden biri olan kişisel izlenimlerin ve anlık gözlemlerin önemini vurguluyor…
Peki şimdi yaşasaydı favori 4 filmi ne olurdu sorusuna cevap vermeye çalışalım…
1) The Secret Garden: Bahçelerin büyüsü ve doğanın iyileştirici gücü, Monet’nin Giverny’deki kendi bahçesiyle kurduğu ruhsal bağın aynısı. Renklerin mevsimlere göre değişimi, onun resimlerinde ışık değişimlerini yakalama çabasına paralel düşerdi ve o yüzden bu filmi listesine mutlaka eklerdi.
2) La musica del silenzio: Monet bence Andrea Bocelli’ye hayranlık duyardı. Özellikle de gözlerini kaybetmesine rağmen sanatını bırakmayan bir sanatçının hikâyesi, onun kendi yaşamıyla acı tatlı bir paralellik kurar diye düşünüyorum. Müziğin ışık gibi ruhu aydınlatıcı gücünü, kendisinin resimde ışıkla yaptığını düşünerek hayranlıkla izlerdi.
3) Spring, Summer, Fall, Winter… and Spring: Mevsimlerin döngüsünü anlatan bu film, Monet’nin ışık ve zaman takıntısına sinemasal bir cevap olurdu. Bu filmi izledikten sonra yepyeni bir seriye başladı eminim.
4) The Shape of Water: Bence Monet yaşasaydı, Guillermo del Toro’yu severek takip ederdi diye düşünüyorum. Doğaüstü ama zarif olan bu atmosfer, Monet’in hayal ile gerçek arasında kurduğu köprüyle uyumlu olurdu..






