Arda Aydın ile Röportaj – Disney Üzerine Sohbetler #4

Türk dublaj dünyasının en değerli seslerinden biri olan Arda Aydın, yıllardır sahne ve stüdyo arasında kendine özgü yorumu ve eşsiz sesiyle izleyicileri etkiliyor. Kariyerinde birçok önemli projeye imza atmış olsa da, Disney hayranları için o Olaf’ın sempatik sesi.

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz! Disney tutkunları için sizi yakından tanımak büyük bir mutluluk. Seslendirme dünyasına adım atış hikâyenizle başlayalım mı? Bu yolculuk nasıl başladı? 

Seslendirmeye 8 yaşında başladım. Çocuk seslendirmesi için beni stüdyoya soktular ve o günden beri seslendirme yapıyorum. Tiyatroya ise 10 yaşında Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Galilei’nin Yaşamı adlı oyunla adım attım. Hakkı Ergök bir gün beni evden alıp tiyatroya götürdü ve o günden sonra televizyon ve tiyatro dışında başka hiçbir iş yapmadım. 36 yaşında yapımcı oldum ve Biraderler Yapım şirketini kurup yapımcılığa başladım. Hep televizyon ve sahne alanında çalıştım.

Disney karakterleriyle ilk buluşmanız nasıl oldu? İlk ses verdiğiniz karakter hangisiydi, o günü hâlâ hatırlıyor musunuz? 

İstanbul’a taşındığımda 19 yaşındaydım ve bir gün eski dostum Tamer Karadağlı ile Volkan Severcan’ı görmeye gittik İmaj Esentepe’ye. Volkan Severcan o dönemde yeni yayına girecek Winnie the Pooh çizgi dizisi için sesler arıyordu. İlk karşılaşmamızdı ve dublaj yaptığımı öğrenince Piglet karakteri için de ses aradığını söyledi. Sesi verdim ve seçildim. Disney karakterleriyle tanışmam böyle başladı. 1998 yılında ilk kez Piglet karakterini konuşarak başladım.

İlk büyük ve önemli Disney karakteri seslendirmem Alaaddin oldu sanırım. Şarkıların da seslendirilmesi gerekiyordu. Lakin ben o dönemde şarkıcılık yapsam da mikrofon karşısında yabancı dilde şarkıların üzerine nasıl söyleneceği konusunda acemiydim. Ankara’da yaptığımız seslendirmeler daha ziyade film ve dizileri konuşmaya dayalıydı. Mikrofon karşısında şarkı söyleme işini Selim Atakan bana öğretti. Sonraları şarkıcı ve müzikal oyuncusu kimliği kazanmamda Selim Atakan’ın etkisi çok büyüktür.

Bugüne dek birçok ikonik karaktere ses verdiniz. Peki en çok hangi Disney karakterini seslendirmekten keyif aldınız? O karakterle aranızda özel bir bağ oluştu mu?  

Bugüne kadar konuştuğum Disney filmleri arasında en sevdiğim Coco oldu. Hector’u seslendirdim. O filmi konuşmak ve bitirmek benim için epey keyifli ama duygusal açıdan çok zorlayıcı oldu. Hikayesi, akışı, konuyu ele alış biçimi bakımından bir başyapıt bence Coco. Ağlamaktan gözlerimin şiştiğini, sesimin titremesini durduramadığım bir işti. Hala da üstüne bir film izlemedim de, konuşmadım da…

High School Musical, bir dönemin gençlik fenomeniydi. Ve ben de dahil olmak üzere pek çok kişi, seriyi ilk kez Türkçe dublajla izledi. Troy Bolton gibi ikonik bir karaktere ses verdiğinizde nasıl tepkiler aldınız? Bu rol, sizin kariyerinizde nasıl bir yer tuttu?  

High School Musical benim çok da hatırladığım bir film değil açıkçası. Zaten müzikal tarafı benim için epey olaylı geçti o filmin. Galiba iki ya da üç film çekildi. Ben birinci filmi konuşurken Volkan Severcan, müzik direktörlüğüne Aykut Gürel’i getirmişti. Aykut Gürel de biraz işgüzar bir tavırla, ben şarkı söyleyebilen bir seslendirmeciyken gidip Zac Efron’un şarkılarını filmde seslendirecek başka bir eleman bulmaya çalıştı. Benim stüdyoyu tam şarkı seçmeleri esnasında basmamla filan hatırlıyorum o filmi. Zaten Aykut Gürel de bir daha başka bir iş yapmadı, hatırladığım kadarıyla o filmden sonra İmaj’da. Yani ne seslendirme kariyerime ne de Disney filmlerine bir etkisi olduğunu düşünmüyorum açıkçası.

Disney projeleri dışında sizi heyecanlandıran son çalışmalarınız neler oldu? Sizi şu sıralar nerelerde izleyip dinleyebiliriz?

Disney işlerini elbette önemsiyorum; lakin benim seslendirme yaşamımda ne denli yer tutuyor, pek bilemiyorum. Belki jenerasyonların izlemesi ve sevmesi yüzünden bu projelerde seslendirdiklerim önemli gibi gelebilir, lakin şarkı söylemek ve şarkıcılık meselesini öğrenmek dışında çok önemli bulmuyorum yaptığım işleri. Ha nedir? Mesela Frozen’daki Olaf elbette önemlidir. Çünkü o filmlerde işin kendisi de karakter de çok zor ve yıpratıcıydı konuşurken. Ama parasal açıdan da tatmin edici olmadığını çok açık şekilde ifade edebilirim. Sonuçları izleyeni memnun eden ancak konuşan için işten öteye gitmeyen bazı filmler olarak değerlendiriyorum. Disney filmlerinin konuları itibarıyla da Coco dışında bir yavanlığı olduğunu, çok iyi pazarlama ile kitleleri peşinden sürüklediğini görebilecek durumdayım artık.

Son olarak, her konuğumuza sorduğumuz klasik bir sorumuz var: En sevdiğiniz Disney filmi hangisi ve bu film sizin için neden özel?

Duygusu, hikâyenin ele alış biçimi ve karakterlerin her birinin biricik olması sebebiyle Coco.