Pixar ve Disney arasındaki ilişki, 1990’ların başında başladı. Disney, Pixar ile bir dağıtım anlaşması yaparak stüdyonun ilk uzun metrajlı filmlerini finanse etti ve pazarladı. Toy Story’nin başarısının ardından iki şirketin iş birliği, A Bug’s Life(1998), Monsters, Inc. (2001) ve Finding Nemo (2003) gibi filmlerle devam etti. Ancak zamanla, iki şirket arasında yaratıcı kontrol ve finansal paylaşımla ilgili anlaşmazlıklar yaşandı.
2004 yılında Pixar ve Disney arasındaki ilişki kopma noktasına geldi. Steve Jobs, Pixar’ın Disney ile olan dağıtım anlaşmasını yenilemek istemediğini açıkladı. Ancak, 2006 yılında Disney’in CEO’su Bob Iger, Pixar’ı 7,4 milyar dolar karşılığında satın alarak iki şirketi resmi olarak birleştirdi. Bu satın alma, Pixar’ın bağımsız yaratıcı kültürünü koruyarak Disney’in animasyon bölümüne yeni bir soluk getirmesi planlandı
Disney’in Pixar’ı satın alması, animasyon dünyasında önemli bir dönüm noktası oldu. John Lasseter, Pixar’ın yanı sıra Disney Animation’ın da baş kreatif sorumlusu olarak atanarak Disney animasyonlarını yeni bir seviyeye taşıdı. Tangled(2010), Frozen (2013) ve Moana (2016) gibi Disney filmlerinin başarısı, Pixar’ın yaratıcı etkisini gösterdi.
Pixar, hikâye anlatımındaki derinliği ve teknik yenilikleriyle öne çıktı. Finding Nemo (2003), The Incredibles (2004), Ratatouille (2007), Up (2009) ve Inside Out (2015) gibi filmler, yalnızca görsel başarılarıyla değil, aynı zamanda karakter gelişimi ve duygusal anlatımıyla da beğeni topladı. Her film, hem çocuklar hem de yetişkinler için anlamlı hikâyeler sunarak geniş bir izleyici kitlesine hitap etti.
Pixar, animasyon teknolojisinde de birçok ilke imza attı. Örneğin, Finding Nemo filmi su altı dünyasını olağanüstü bir şekilde canlandırırken, Brave (2012) filminde kullanılan yeni saç animasyonu teknolojisi büyük ilgi gördü. Yalnızca eğlenceli hikâyeler anlatmakla kalmadılar, aynı zamanda her filmiyle animasyon sanatına yeni bir soluk getirdiler.
Bugün Pixar, animasyon sinemasında öncü konumunu koruyarak, izleyicileri büyülemeye devam ediyor. Stüdyonun başarısının arkasındaki en büyük faktör, teknik mükemmeliyetin yanı sıra, duygusal olarak etkileyici ve özgün hikâyeler anlatma konusundaki kararlılığıdır. Pixar, sinema dünyasında sadece bir stüdyo olmanın ötesinde, bir anlatı sanatı devrimcisidir.






