Bazı insanlar konuşamaz, bazıları yazmayı beceremez aslında tuhaftır ki insanlar kendini ifade etmek için onca yol denerken kendini bulabiliyor. The Half of It fragmanına göre değerlendirince sadece bir kızın sıradan bir aşk hikayesi gibi görünebilir, hatta Love, Simon’un dişi versiyonu hissi verir. Bu hikaye aslında bir dostluk hikayesi.
Tamamen farklı iki insanın birbirlerinin hayatına dokunuşu, iyileşmemiş yaraların sevgiyle güç bulması en önemlisi de kendini bulmak belki de.
Filmin en beğendiğim yanı kesinlikle anlatış tarzıydı, Ellie’nin zihninde yolculuk yapmak gibiydi. Zaten izlerken onun günlüğünü okuyor gibi hissediyorsunuz bu da size sakin ve ağır bir anlatımın verdiği dengeli, yorucu olmayan tempoya eşlik ettiriyor.
Bazı replikler çok sağlamdı ama final pek tatmin edici değildi. Aslında final sahnesinde hoş bir gönderme vardı. Genel olarak bitiriliş tarzını beğenmedim, fazlasıyla hızlı olmuş. Filmin son 20 dakikasına girmeden önce favori filmlerinden biri olacağını düşünmüştüm. Bu da beni birazcık üzdü.
Tek başınıza, düşünceler ve sevgi ile dolu bir yapım izlemek isterseniz, bu çerez film size göre. İyi seyirler!






