Kalbin İyileşme Süreci; Chemical Hearts

Öncelikle ben de farkındayım ki, eksiği çok olan bir yapım Chemical Hearts. Sebebini 3 başlık altında toplamak gerekirse bunlar;

-Zayıf konu işleyişi

-Yorucu anlatım

-Tutarsız karakterler

Bunları bir kenara bırakırsak filmin son 40 dakikasının aslında filmi daha güzel yaptığını görebilirsiniz. Film başlarken kafamızı çok yakıştırıyor ama bazı filmleri anlamak için bazı şeyler yaşamış olmak lazım düşüncemi asla atamıyorum kafamdan. Bir filmi iyi yapan şey, onun size yaşamadığınız duyguyu bile aktarabilmesi fakat bazen bunu başaramıyorlar. Başaramıyorlar ama o konuda yaşanmışlığı olan insanların kalbine dokunabiliyorlar. Belki bu yüzden bazı filmler ortalamanın altında iken bile bazı insanlara özel hissettiriyor. Sinemanın ve filmlerin mucizesi bu.

Filmin ana konusu bir travma aslında. Hayatı boyunca hiç bir travma yaşamamış birini etkiler mi orası meçhul lakin dediğim gibi 3 başlık bizi filmden baya bir uzaklaştırıyor. Karakterler tamamen kopuk anlatılıyor ve biz neden o kişinin öyle olduğunu anlamaya başlayacakken bir bakmışsınız filmden kopup gitmişsiniz. Bu da bizi diğer başlığa getiriyor. Yorucu bir anlatım olmasına.

Düşünün, The Fault In Our Stars‘ı bir gençlik klasiği yapabilmeyi başarabilmişken (böyle diyorum çünkü aslında sıradan bir konuyu cidden anlamda zarif ele alabildiği için) sağlam bir düşüncesi olan, anlamlı çıkarımları ile sizi büyülemesi gereken bir film ne kadar da sıradanlaşmış..

Peki filmin iyi yanı yok mu? Bence vardı. Görsel açıdan çok sağlamdı. Hatta şöyle sinemaya gidip izlesem verdiğim paraya çokta üzülmem. Hele de hikayede kendimi bulabilmişsem. Çünkü kalbinde ağrılar olan insanların, büyük kayıp yaşamışların ve bir o kadar da sarmak zor olduğunu bildiği halde parçalanmış insanları sevmek, bu basit bir konu değil.

Değinmek istediğim bir nokta ise, finali gerçekten çok sevdiğim. Çünkü gerçekçiydi! Beklentiye göre değildi. Olması gerektiği gibiydi. Spoiler vermeden söylemek gerekirse finaldeki replikler beni cidden çok etkiledi özellikle de Henry’in dediği;

”Yara izlerinin çirkin ya da kusurlu olduğunu düşünürüz, saklamak ya da unutmak istediğimiz şeylerdir. Ama o izler asla geçmez.”